Sayfalar

5 Temmuz 2013 Cuma

enver demirbağ

   El-aziz'liyim diye geçinenlere fakat önce ve en çok kendime söylüyorum: 
Sanıyorum 2007 yılının Ağustos ayı idi. Elazığ'da dal kıpırdamaz bir gündü. Babam Şerif Aydemir, Kirvem Gürhan Gündüz, Kıymetli ağabey Gürol Korkmaz ve ben düştük Kayınpederim Bilal Özer’in peşine. Dediler ki “Kültür Mahallesi’nde oturuyor. Sorduk, soruşturduk eni sonu elbet bu değilse de bize kızmazlar diye bir kapıyı çaldık. Anadolu kadar güzel yüzlü, Allah’ın nerede ise hemen hepsine bahşettiği ışık ile bir Teyze açtı kapıyı. Sorumuzu sormaya gerek bıraktırmadan anladı gelişimizi, eğdi yüzünü ve gönülden buyur edip sebebi ziyaretimiz olan Enver Demirbağ’ın yanına götürdü.
Kim mi bu Enver Demirbağ?



   Yetmişten fazla albüm çıkartmış Harput Musikisi Üstadı. 
Harput Musikisinde gelenek çok önemlidir. Eskiden Harput’ta musiki ile daha ziyade hafızlar uğraşırmış. Usta çırak ilişkisi ile musiki geleneği ağızdan ağıza, kulaktan kulağa iletilirmiş. Kendisi bu geleneğin yaşayan son birkaç temsilcisinden biriydi.
Bu gelenekten getirdiği eserleri (115 eser) TRT-THM repertuarına katmıştır.
Döneminin en iyi 5 tenorundan biri idi. (kimileri için bu tüm zamanların olarak kabul edilir)
Harput Musikisini en iyi, en doğru şekli ile yorumlayan kişi olarak kabul görmüştü.

   Sıralamakla son bulmayacak yeteneklerin sahibi kişi alelade bir somyanın üstünde yatıyordu. Sesiyle aşka, sevdaya, düğüne, hüzne, acıya, Harput toprağına düşmüş anılara bir cam ustası gibi şekil veren kişi artık kulağımıza anlamsız gelen nidaların ötesinde sukut içinde uzanmaktaydı. 

   Sesindeki tını ile düğün dernek kurduğumuz, hasretimize ortak ettiğimiz, acımızı törpülediğimiz bu adam Elazığ gibi avuç içi büyüklüğündeki şehirde yalnızlığa mahkûm edilmişti. Bırak şehrin herhangi bir yerindekileri, aynı sokakta yaşayanlar varlığından habersizdi.

   Bu sabah serviste gazetenin sayfalarını çevirerek işe giden yolu kısaltmaya çalışıyorum. Sayfanın sağ altındaki bir kelime gözüm “algıdaki seçicilik” ile yakalıyor. “Harput” yazmakta zaten oraya kadar dert yok ama ya devamında yazanı okuyunca içim cız ediyor. Gazeteyi sessizce indiriyorum ama içimdeki feryat gidip yukarıdaki anıyı bulup canlandırıyor. Haber diyor ki: “Harput türkülerinin en iyi icracılarından biri olarak bilinen mahalli sanatçı Enver Demirbağ, Elazığ'daki evinde yanarak can verdi. 12 yıldır felç hastası olan sanatçı, önceki akşam yalnız yaşadığı dairesinde ölü olarak buldu. Yangının elektrik sobasının alev alması sonucunda çıktığı anlaşıldı. 1935'te Elazığ'da doğanolan Demirbağ, 115 eserlik repertuarını, Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Folklor Arşivi'ne kazandırmış, TRT Radyosu'nun arşivi için de birçok eser okuyarak kaynak kişi unvanını almıştı.”

   Türkülerini sevdik, sesini sevdik ama bizi affet usta seni sevip sana sahip çıkamadık…

   Dertli koyun dertli koyun
   Dağdadır dertli koyun
   Ben bu dertten ölürsem
   Adamı dertli koyun...

   Saygılarımla,
   m.fatih aydemir
   10.11.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder