Terk etmedi Sevdan Beni *
İşitin ey yarenler aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misali taşa benzer. (1)
Uyusam; bir ağacın yeryüzünü kaplayan gölgesi yerine, güz güneşinin nispeten yakıcı kucağında. Sen çıkagelsen. Televizyonda siyah beyaz bir Türk Filmi, fonda Sadri Alışık’ ın hicranlı sesi:
Ben seni unutmak için sevmedim.
Gülmen ayrılık demekmiş bilmedim.
Bekledim sabah akşam yollarını,
Ölmek istedim bir türlü ölmedim. (2)
Mısralara, nağmelere tutunmuş yüreğin uyandırsa beni. Şarkıların söylemeyi en sevdiğim yerini, yani nakaratını seninle beraber söylesek.
Nisan der oysaki takvim ve belki de mayıs ama şehre sonbahar iner. Denize tutsak beldelerin beyaz uçurtmaları olan martılar şahit olsun ki, sen gelince bu şehir fulya kokar. Oradan bilirim, gelmişsindir. Ama yoksun, yoksunum senden, yine yoksulum.
Ve sen gelsen yine, güneş, daha batıdaki bir başka şehri kızıla boyamaya başlamışken, sen ve ben lacivert bir gökyüzü ile hüzne bürünsek. Biz olsak. Niye mi neşe değil de hüzün? Hemen söyleyeyim, inanırım ki; sevinci paylaşarak sadece birbirine uzanır ama hüznü paylaşırken sonsuz bir iklimin teşnesinde mayalanır yüreklerimiz.
Gelmiş olsan bir aydınlık hükmeder yüreğime, susarım ve teslim olurum. Işığa çıkar köşede, kuytuda kalmış sevinçlerim. Hüzün alır başını gider, gülümseyerek. Bilirim en yakın zamanda geri gelecektir ve beklerim aslında bir müptela gibi. Çünkü nefsi terbiye gergefine çeken, sadece bir doz bile olsa hüznün aşısıdır.
Belki bir gün ama kesinlikle akşamüstü ve hiç hesapta yokken ama ben geleceğine hep iman etmişken sen açacaksın kapımı. Zamanın pilini çıkartacağım, duracak hayat. Hep yaşamak istediğim o yerde.
Bendeki seni, sana anlatacak tüm kelimeler zihnimde mevsimlik işçidir. Derdinden çukur bir ovaya dönen yüreğime kış gelir ve ben seni gördüğümde herhangi bir şey demek için bile “hiç” diyemem. Pençe vurur bakışın dilime, lal olurum. Sevda, sahipsiz bir çocuk gibi kucağımda kalır. Ağlarına tutunurum, ağlarım ama anlatamam sevdamı.
Çin Setti çevreler seni ve içinde yüreğini gizler. Aşmak ister gönlüm ama karabasan çöker dizimin bağlarına, ruhuna bir adım dahi yaklaşamam. Yürek seslenir; incelse aramızdaki duvar, ah canına yandığım hayat, yolları düz eylese ve sen çıka gelsen diye ama sen ses vermezsin. Yokluğun gece uykularımı haram kılsa da, hayal perdem senle açılır, senle kapanır. Haberin olsun, yük olmaz bedenime.
Bir adam yetiştir gerilerden imdadıma, öğrenirim ki genç yaşında terk-i diyar eylemiş bizim âlemi. O da herhalde sevda ateşinde erimiş ki (her iyi adam gibi) erken olmuş onun da ölümü. Ve Hakk’a yürümeden önce şöyle demiş:
“ah şu yalnızlık
kemik gibi...
ne yana dönsen batar " (3)
Ve bir gün sen gelirsen yüreğimdeki o itiş kakış son bulacak. İskânına açacağım kalp medeniyetimdeki tüm o köhnemiş şehirleri. Marifeti sevdadır yüreğimin. Susamam:
“Ben sevdiğimi demez isem, sevmek derdi beni boğar.” (4)
Ve gül ile de olsa vurmaya kıyamam, ya dikeni dokunursa sana sevdam ağlar.
Geleceksin diye beklerken.
Tüm bekleyenlere, beklenenlere ama en çok da gelenlere…
Saygılarımla…
M. Fatih AYDEMİR
* Ahmed Arif
(1) Yunus Emre
(2) Beste: Saadettin Yücel Öktenay, Güfte: İlkan San
(3) Cahit Zarifoğlu
(4) Yunus Emre
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder