Her birimiz için nasip edilen farklı bir günde gözlerimizi açtığımızda dünyaya ana göğsündeki memeye sarıldığımız gibi sarıldık sana. Kayıtsız ve yargısız önümüze gelen ucundan, (çok zamanda) bizden öncekilerin tuttuğu uçtan, kenarından köşesinden, can damarından, en kederli, en huzurlu yerinden sarıldık. Nasibimiz neresiyse oradan sarıldık, tutunduk sana ama tuttuğumuz yerin varlığından bağımsız olarak sevdik seni. Lakin her birimizin tutunduğu yer farklı olunca sevgimizin içeriği, anlamı, şekli, tezahürü, temaşası ve damakta bıraktığı tadı da, acısı da farklı oldu. Fakat bir hakikat var ki nihayetinde seni sevdik, sevmeye de devam edeceğimize gönülden yemin ettik.
Sevdamız hasta olduğundaki tedavi reçetemiz de, neş’e ye gark olduğundaki bayram coşkularımızı yaşama ritüellerimiz de birbirinden uzakmış gibi duruyordu ancak mevzunun ana damarına, yüreklerimizin derinine, olayın bidayetine de, nihayetine de uzandığımızda biz bu ülkeyi seven, sevdalı çocuklardık. Bu mübarek topraklara yönelik; yöntemimiz, yolumuz, yorumumuz-yordamımız, yakarışımız, yalvarışımız, yorgunluğumuz, yaralarımız birbirine denk gelmese de, sevdalandığımız yar (ne güzeldir ki) aynıydı. Aykırı çocukların ülkesi olmuştu bu topraklar ama aynı horonun, halayın el ele tutuşmuş çemberi de olmuştu. Tutuşmak ne güzel bir ifade öyle değil mi? Biz aynı ateşte tutuşmuş çocukların ülkesindeniz. Bu topraklarda ne zaman bir yangın çıksa hep beraber yandık, farklı olduğunu düşündüklerimizle…
Bugün Yemen Türküsü sende yürek burkmuyorsa, bugün tek başına bile olsa “Bir başkadır benim memleketim” şarkısı seni mutlu kılmıyorsa, açık bir gecede ay hilale dönmüşken gökyüzünde yanına varmayan yıldıza gönül koymuyorsan zor anlaşırız be kardeşim seninle… Yine de bil isterim sadece senin suçun değil bugün olanlar. Mahpusa giderken beni de iste yanına. Neden böyle oluyor biliyor musun? Ana nedenlerden biri hangisi biliyor musun? Muhammed Celaleddin’in Mevlana künyesiyle sanal alem için çok güzel sözler üreten biri sanıyoruz. Emre, Yunus’un soyadı mı? diye, soruyoruz birbirimize. Hacı Bayram’ı Ankara’da bir semt ve Hacı Bektaş-ı Veli’yi de dini hafife almak için uydurulan fıkraların değişmez kahramanıdır, sanıyoruz. Bundandır diye düşündüm ben, sen ne dersin be arkadaş?
Ha bu arada duydun mu, Ankara'daki semt sakinlerinden Hacı Bayram(-ı Veli) ne diyor? “Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.”…
Sevgili arkadaşım, şimdi benden uzağa kaçmak için, itmek için beni öteye ve belki de en acısı beni varlığından soğutmak için sana yakışmayanı yapmaya kalkma! Bak bakalım son bir haftada yaptığın paylaşımların içeriği hangi arkadaşlarına kahkahalar arttırırken, kaç arkadaşının da canını yakmıştır!.. Canını yaktığına misal mi arıyorsun? bana bakabilirsin. Ben, bu “Sanal alemdeki Türkiye'yi” etkileyecek şeyleri yazabilecek dirayetli kelimelerin sahibi değilim. Öylesine kocaman bir misyonun da hiç bir zaman peşine düşmedim. Böylesi bir yiğitlik Koca Yusuf’un karşısında güreşmekten de zor gibi geliyor bana. Ancak hiç olmazsa şuradaki bilmem kaç arkadaşımdan birinin bakışını; daha insancıl, daha munis, daha sevecen, daha halisane, daha makul, daha vicdanlı, daha saygılı, daha daha daha yapabilmesine vesile olabilir miyim? diye bakıyorum. Muhlis bir arkadaşım yok mu benim?..
Ülkemizin üstünde gezinen bu gri bulutların baykuş sesinden yaratılmış gibi tepemizde dolaşmasından hiç mi tedirginlik duymuyoruz? Sırtımıza giydirilmiş öfkenin gömleğini ne vakit bir dervişin sakinlik ve samimiyet ipinden dikilmiş hırkasıyla yer değiştireceğiz?
Lütfen sorularıma "ama" diye başlayan ve ardından da "sen ben, biz siz, yendik yenildik, gol oldu çizgiden çıkarttık, öyle yapmasaydınız böyle olmazdı" diye devam eden cümlelerle karşılık vermeyin...
Ben kendimi sizin arkadaşınız, kardeşiniz sanıyorum yoksa yanıldım mı?..
Bu ülke ne zaman ufukta onu çağıran hayallerini, günlük kavgaların galibi olmak aşkına kurşuna dizmişse %50'nin hangi yarısından olursa olsun %100 mağlup olmuştur, desem bu da mı ofsayt olur be kardeşim?..
Biliyorum derdimi büsbütün anlatamayacağım. Güzel adam M.Akif Ersoy'unda dediği gibi;
Ağlarım,ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım...
Biliyorum zihnimden geçen harflerden adam akıllı cümleler kuramadan kaçıp karanlığa karışacaklar. Ne yapsam hep yarım kalacak içimden geçenler. Olsun be arkadaş içimden geçenler yarım kalsın da, bu mübarek toprakların insanları bir diğer yarısından mahrum kalmasın. Yeter ki bu yalnız ve güzel ülke hiç bir zaman yarım kalmasın. Allah'ın yarattığı sonsuzluğa kadar varlığı, birliği, dirliği her dem daim ve kaim olsun...
Öyle değil mi be arkadaş!..
Saygılarımla,
m.fatih aydemir
04.06.2013
Yemen Türküsü - http://www.youtube.com/watch?v=J3oUIx1VtMw
Bir Başkadır Benim Memleketim - http://www.youtube.com/watch?v=7CzAXX03zvg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder